Sevgili Kaptan,
Karada işler her zaman ki gibi. Dönen bir dolabın bir içindesin bir dışında. Hayat akıntıyla aynı yönde sürüklüyor her şeyi. Üstelik çoğu zaman sormuyor ne isteyip istemediğini. Bir bakıyorsun akıntıda pislikler var bir yandan da sürprizler.
Yeni bir yol arifesindeyim. Londra için hazırlık zamanları. Ama ilk defa uçağın yönünü değiştiresim var. Suriye'de olmak isteyen tarafım beni rahat bırakmıyor. İçimde küçük bir kurt gibi dolanıp duruyor.
Bizler savaş görmeyen bir nesiliz. Bize filmler ya da haberlerden aktarılan vahşet görüntülerinin dışında politik oyunların ve silah sanayinin stratejilerini tartışmanın ötesine geçemedik. Şimdi Suriye'de olmak isteyen tarafımda insani tarafım değil maalesef.
Derdim, tanıklık etmek ve gerçekleri anlatmak. Bugün Suriye'de yaşanan şeyin insanlığın bir ayıbı olduğunu durmadan söylemek belki. Her gün yaptığımız sıradan konuşmaların içinde yer almayan bir ayıp. Bize yapılan en ufak ayıplar için günlerce tribe girebiliyorken bir insanlık ayıbından bahsetmek çok mu klişe? Ya da böyle davranıyor olmaktan çekinmek ve tabi ki korkuyor olmak çok mu aptalca?
Suriye'ye gitmek tehlikeli. Hatta çok tehlikeli. Peki Londra?
Savaş silahlarla yapılır ama hayat için garanti veren "güvenlik" midir?
Yol öncesi sorularım ve kafa karışıklığım devam ediyor.
Yakın zamanda size tekrar yazarım.
Yeni yol ve yeni hikayeler için güç toplama vaktim.
Gemiye huzur ve melodik rüzgarlar yolluyor.
Saygılarımla,
Seyr-i Alemciniz.
Karada işler her zaman ki gibi. Dönen bir dolabın bir içindesin bir dışında. Hayat akıntıyla aynı yönde sürüklüyor her şeyi. Üstelik çoğu zaman sormuyor ne isteyip istemediğini. Bir bakıyorsun akıntıda pislikler var bir yandan da sürprizler.
Yeni bir yol arifesindeyim. Londra için hazırlık zamanları. Ama ilk defa uçağın yönünü değiştiresim var. Suriye'de olmak isteyen tarafım beni rahat bırakmıyor. İçimde küçük bir kurt gibi dolanıp duruyor.
Bizler savaş görmeyen bir nesiliz. Bize filmler ya da haberlerden aktarılan vahşet görüntülerinin dışında politik oyunların ve silah sanayinin stratejilerini tartışmanın ötesine geçemedik. Şimdi Suriye'de olmak isteyen tarafımda insani tarafım değil maalesef.
Derdim, tanıklık etmek ve gerçekleri anlatmak. Bugün Suriye'de yaşanan şeyin insanlığın bir ayıbı olduğunu durmadan söylemek belki. Her gün yaptığımız sıradan konuşmaların içinde yer almayan bir ayıp. Bize yapılan en ufak ayıplar için günlerce tribe girebiliyorken bir insanlık ayıbından bahsetmek çok mu klişe? Ya da böyle davranıyor olmaktan çekinmek ve tabi ki korkuyor olmak çok mu aptalca?
Suriye'ye gitmek tehlikeli. Hatta çok tehlikeli. Peki Londra?
Savaş silahlarla yapılır ama hayat için garanti veren "güvenlik" midir?
Yol öncesi sorularım ve kafa karışıklığım devam ediyor.
Yakın zamanda size tekrar yazarım.
Yeni yol ve yeni hikayeler için güç toplama vaktim.
Gemiye huzur ve melodik rüzgarlar yolluyor.
Saygılarımla,
Seyr-i Alemciniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder