1 Kasım 2012 Perşembe

Bir martıyım ben, yo yo değilim....


Sevgili Kaptan,

 

Yaşamaya ara verdim bu aralar. Turistik vizem bitmek üzere. Geminin yolunu gözler oldum. Nicedir sizden haber alamamanın hüznü içindeyim. Eğer dalgalar sesimi size ulaştırıyorsa yeni rotanız “bulanık sular” olsun.
Bilirim dibi görünen suları seversiniz siz ama bulanık suların gizemini ancak ve ancak içine atlamaya cesaret ederseniz hissedersiniz.

 
Bugün bir martıyla ahbaplık ettik. Uçmaktan hayli sıkılmış bir martı. Kanatlarını çırpacak hali kalmamış. Birlikte uzun bir yürüyüşe çıktık. Nereye gittiğimizi bilmeden  az ve öz gittik. Ara sıra anlamsız birkaç cümle kurduk birbirimize vakti geldiğinde kullanmak üzere sakladık onları. Sonra yorulunca yürümekten sessizliğe gömmek istedik kendimizi. Durduk. Birbirimize hiç bakmadan gömülmek üzere hazırlık yapmıştık ki inceden gelen kadın çığlığı ile ikimizde irkildik. Sese doğru döndü göz bebeklerimiz, kirpiklerimiz ayak parmaklarımızın ucu. Kadın bağırmak için nefes alıyor sonra da ayak izi bırakacak gibi sesler çıkartıyordu. Sesine yaklaştık kadının. Kulaklarımızdan içeri süzülmesine izin verdik. Bedenimizi karış karış bir çırpıda gezip kalbimizin içinde mola alan bir sesi vardı.

 

Ben, martı ve kadının sesi oradan birlikte ayrıldık. Artık hem sessiz hem de çığlıklıydık. Üç kişilik bir yoldaşlık oldu bir an için yolculuğumuz. Gündoğumu gibi bir yerlerde ayrıldık. Üçümüzde hem önümüze hem de birbirimize bakar halde yürüdük bir süre.

 

O an bir şarkı çıksın karşıma istedim. İçinde benden hiçbir şey olmayan bir melodisi olsun …yavaşça kavrasın belimi notaları… “dumandan gecelerim olsun içime çekebileceğim” diye bir söz olsun şarkıda...

 

Sonra ıslık çalan ağaçlar arasına karıştım bir ara. Yapraklar dans ediyor ıslıklarda…Ben yüzümü denize döndükçe pusulam beni dağlara götürür durur buralarda.

 

Ben gelemiyorum, sen dön kaptan.

 

Saygılarımla,

 

Seyr-i Alemciniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder